Bilimsel Tembellik

bilimsel resim

Değişim de, değişimin etkenlerinden bilim de tembel değil. Dünya değişiyor. Adına medeniyet denen kavram devamlı bir tekâmül içerisinde. Dönüşüm onun doğasında var elbette. Üretim faktörleri artan teknolojiyle beraber günden güne pek çok dalda insana olan bağımlılığı azaltıyor ve biz yakın gelecekte sürücüsüz arabalarda, ruh halimize göre bize şarkı çalıp aktivite önerecek evlerde, normal hayatımıza devam derken işimizi şirkete gitmeden komutlarla yapabilecek lükse ulaşacağız. Robotlar bilimkurgu filmlerindeki gibi şehrin temizliğinden ameliyatlara kadar bir dizi işi bizim yerimize yapacaklar. Suçlular ifadeleri alınırken retinasından, kan basıncından tongaya düşecek, para kavramı fiiliyattan kalkacak…

Yukarıdakiler güzel bir bilimkurgu filminin dekoru gibi gözüken, üzerine çalışılan, insanlığa mutluluk getireceği söylenen gelişmeler(henüz pek gelişemeseler de). Gidişatın gösterdiği üzere olması da imkânsız değil. Zira siber sanayi aldı yürüdü, lazerli silahlar savunma sanayine girdi ve pek çok teknoloji şirketi dünyanın onlarca ülkesinden fazla bir gelire ve iş hacmine sahip. Bugün en büyük bilgi ve yaşam tedarikçimiz Google kişiye özel arama kriterlerini gün geçtikçe daha da geliştiriyor mesela. Sosyal medyaya bağımlılığın ve ihtiyacın neden bu kadar hayatın merkezine oturduğu modern psikoloji bilimi literatüründe ancak birkaç cılız tezle açıklanmaya çalışılıyor ve bu bilim dalı kesinlikle teknolojik gelişimin gerisinde kalmış durumda. Bilimin özel sektörle flörtü teknolojiyi çok başka yerlere taşıdı ve bilimsel araştırmaların sonucunun kar yüzdesi de yükseldi.

Herkesin malumu, biz bu hususların çok gerisindeyiz. Teknolojiyi her ne kadar tüketici olarak gayet hızlı ve günün gerekliliklerine uygun olarak takip etsek dahi, üretim kısmına maalesef yetişemiyoruz bile. Zira Ar-Ge bizim için pek sevimli bir alan değil. Mesafe de gittikçe açılıyor. Bugün biz tankımıza motor ararken başkaları oksijensiz ortamda ateşli yakıt sistemiyle fırlatılan roketini fezada gezdirebiliyor. Toplam ihracatımız kadar bütçeyi gözlerini kırpmadan yeni teknoloji geliştirmelerine harcayabiliyorlar.

 

Bu teknolojik ilerlemenin insanlığa mutluluk getirmediği ve insana zarar veren boyuta ulaştığı ve bütün teknolojik geliştirmelerin arkasında askeri sistemlerin iyileştirilmesi fikrinin olduğu ve eninde sonunda dünyanın başına iş açacağı fikrine katılıyorum. O başka bir mevzu. Fakat burada bizim problemimiz ülkede bilimin yeri. Özellikle eskilerin sık tekrarladığı: “Teknoloji büyük nimet.” Deyişi ve biz yeni neslin bu unsurlara hemen adapte oluşumuz toplum olarak ilerlemeye ön yargımızın olmadığı tezine dayanak olabilir. Bizim önyargımız bilime maalesef. Bilim bizim için gerçekten büyük külfet. Hatta pahalı bir lüks. Üstelik bunun İnancımızla kültürümüzle de alakası yok iddia edildiği gibi. Burada hamasete girmeden pek çok tarihi ismi bilime katkılarıyla sayabiliriz. Fakat bizdeki bir hastalık her şeyde olduğu gibi bilimde de etkisini gösterdi ve bizi ondan soğuttu, tembellik.