Kudüs Sorunu ve Gaza Gelmek

Kudüs Sorunu Ve Gaza Gelmek

kudüs resimleriKudüs sorunu malumunuz. haberlerden Trump’u hepimiz takip ettik. Yıllardır o sorunları çeken insanların, çileli coğrafya halkının en net örneklerinden Filistin Halkı’nın. Bu yüzyılda sorunlarla boğuşan Ortadoğu halklarının içinde sıkıntıyı ilk yaşayan toplum. Aynı zamanda en çok çeken. sorun olmaya devam ediyor. Ve İsrail’in sebep olduğu sorunları çözme derdinde olan kimseyi de hür dünyada görememekteyiz.

Gaza Gelmek

Bir sorun çözme metodumuz olarak gaza gelmek; yeni diye nitelendirebileceğimiz, yakın tarihte dilimize girmiş bir kelimedir. Gaz verdikçe hızlanan bir taşıttan yola çıkarak bir olay, bir mesele hakkında fikir yürütürken coşku kazanmaya, bir adım daha ileri gidebilmek için yükselen şecaate verdiğimiz isimdir. Ülke sorunlarını çözmekten bir haksızlığa kadar her yerde kullanılır.
Fakat bu gaza gelme deyimi rasyonel gerçeklerin ötelenmesi ve ikinci plana atılmasıyla meydana gelen histir. Yani arkaplanı olmaz. Olmayan şeylerle veya olanı abartarak kutsal bir duygu verilmesi neticesinde dolan coşkudan ibarettir gaza gelmek. Mübalağa sanatının tezahürüdür, sorun çözmez; aksine bazı zamanlar kendisi sorun olur. Ülke sorunları gibi ciddi bir birikim ve tecrübe isteyen konuların edebi, hatta edebi olmayan hülyalarla tanımlanıp yorumlanmaya çalışılması büyük sorunları elbette getirecektir.

Ülkenin her sorununa gaza gelerek bakmak hiçbir sorunu çözmeyeceği gibi var olan sorunlara da yenisini ekleyecektir. İşin aslı ülkenin en temel sorunlarından biri de bu gaza gelme meselesidir. Evet, bu duygu artık Türkiye için bir sorun olmuştur. Bireysel olarak çabuk dolduruşa gelen bir millet iken iş bir de toplumsala binince ortaya sağlıksız bir süreç çıkıyor. Her konuda hem de… Bugün de Kudüs sorununa bu şekilde bir yaklaşım söz konusu. İsrail yıllardır ablukaya almış durumda, Kudüs’e giriş çıkış hep kendi kontrolünde, kafasına göre Filistin’i bombalıyor, bölge zapt ediyor. Bugün ise Trump Kudüs’ü başkent olarak tanıyacaklarını açıklayınca kıyamet koptu bizde.

Elinde yirmi yıl önceki hallerinden sadece Filistin romantizmi kalmış bir grup arkadaş ortalığı birbirine kattı resmen. Ümmet uyandırıldı, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, hesap sorulacaktı. Siyonizmle mücadelede rahmetli Erbakan anıldı, intifada çağrısı yapıldı. Gün ağarınca da soluk ABD ve İsrail Büyükelçilikleri olur diye düşünüyorum. Her konuda aşırılığı benimsemiş bir grup bu hususta da tepkilerini abartarak verdi, vekilleri ve gazeteci tayfaları tarafından gaza getirildi. Aslında yaramadı bunlara Sosyal Medya. İşin aslı da bu!

Bu insanların büyük kesiminin duygularının samimi olduğundan eminim. Olmayan şeyi oluyor gibi göstermiyorlar. Bu arkadaşların problemi itidal duygusundan habersiz olmaları. Ve düşünce adamı, fikir sahibi diye önem atfettiklerinin, kitleyi konsolide etmek için bu tür meselelerde ajitasyonun dibine vurması. Sakin bir düşünüp, tepki verecek kalem ve kelam ehli adamları olmadığı için de duygularda zirveyi yaşayan ya da yaşarmış gibi yapan adamların ellerine kalmış durumdalar.

  • İsrail’in Derdi Ne?

Konuya döner isek; Kudüs İsrail’in değişmez ve nihai hedefidir. İlk kurulduğu vakitte, hatta Yahudiler’in bir araya toplanıp bir devlet sahibi olma düşüncesinde, hatta devlet düşüncelerinden çok çok önce dünyanın her yerine dağılmışken her bir ferdin kafasındaki yeri yurdudur. Kudüs bizim için önemlidir, Hristiyanlar için de öyle. Ancak Yahudiler için sadece dini bir sembol değil; bir milli mefkure, ırkın hakkı olan yerdir. Kudüs meselesine böyle bakmak gerekir. Mahmut Abbas dün: “Kudüs Filistin Arapları’nındır.” mealinde açıklamalarda bulundu. İşte bunun sebebi İsrail’in meseleyi sadece din değil, ırk üzerinden yorumlamasıyla ilgilidir. Dinleri onların millet olarak moral değerlerinin zirvesidir ve milliyetle dinleri tamamen birbirine eklemlidir. Din milliyet, milliyet dindir hulasa.

  • Moral değeri Milliyetle bütünleşmiş olan bir devletin kendi hedefi olan bir yer Kudüs. Bu yüzden meseleyi tanımlamak önemlidir. Karşıda millet varsa, hem de her ferdiyle aynı ülküye kilitlenmiş millet varsa siz zaten dini birlik ile bu gücü kıramaz, sindiremezsiniz. Zaten mesele din olsa idi İsrail’in oğulları hiç Vahhabilerle iş tutabilir miydi?

Mesele hakkında diğer her şey yazılıp çiziliyor. Benim dikkat çekmek istediğim yönü bu. Ortada kemikleşmiş ve binlerce yıllık idealleri beşikten mezara yaşayan, her ferdi özümsemiş bir kitle var. yine binlerce yıl vaad edilmiş toprakları beklemiş bir kitle bu. Eğer böyle bir kitlenin anlayışı ile mücadele etmek istiyorsanız evvela sizin de en az onlar kadar inançlı olmanız gerekir. Ve itidalli. Bugün dünya üzerinde söz sahibi devasa şirketler, koca bir ABD, Avrupa’da, Rusya’da hatta Çin’de parlamento düzeyinde nüfuz, bilim dünyası… Yani hazırlar. En azından bizden hazırlar. İsrail Konya’dan küçük bir ülke olarak düşünmeyiniz. Dünyanın her yerinde lobisi olan bir ülkedir. Yıllardır sürdürdüğü haksız işgalin umursamazlığı da bundan.

Şimdi; gaza gelmeden oturup düşünmek gerekir. Kudüs’ü korumak için ben ne yapabilirim? Sana düşen önce çalışmaktır güzel kardeşim. Yanlış anlaşılmasın, eylemini, protestonu, kınamanı yap elbette. Yumartayla konsolosluğu yıka. Demokratik tepkilerin limitini kullan. Lakin bu eylem bittiğinde dön ve çalış. Çok çalış. O çok övündüğün ataların çalışkan ve liyakatli adamlardı. Dininin emri üzerine çalış. Sen çalış ki ülken büyüsün, söz sahibi olsun. Ülken söz sahibi olduğunda zaten Kudüs hürriyetine kavuşmuş olacak.