Düşünmek

Binlerce yıl düşünmüş insanoğlu. Ağaca bakmış düşünmüş, güneşe bakmış düşünmüş, çadırının önüne oturup obanın koşturan çocuklarını seyrederken düşünmüş. Dile kolay; binlerce yıl düşünmüş. Ne düşünmeyi, ne de kendini anlatmayı bitirebilmiş. Her yeni insan yeni bir dünya demek çünkü. Her yeni dünya ise yeni bir bilinmezlik. Tam onu bildim derken yenisi peyda olmuş ve başka dünyalar olmaya devam etmekte.

Bütün bir tarih insanın bilmeye çalışmasından ibaret. Ki hiçbir zaman bilmemeyi bitirememiş. “Cehalet mutluluktur.” Neden demiş sanırsın. Baş edemediğinin, baş etmenin bir ömre sığmayacağını anladığı gibi bilmenin verdiği huzursuzluğu da hissetmiş. Huzur kaçırmadan hakikati bulamayacağını bildiğinden düşünmeye devam etmiş. Devam ediyor.

Düşünmekten vazgeçmeyelim. İnsanın binlerce yıllık tarihi bilmekten ibaret ise; bilmek için de önce düşünmek gerekiyorsa madem; o halde düşünmek bizlere insan olduğumuzu hatırlatacak eylem değil mi? Sadece kendimizi değil; ailemizi, çevremizi, trafiktekileri, dünyayı, çevreyi, denizleri, ormanları düşünebilsek dünya çabucak güzelleşmez mi?

“Düşünmek” üzerine bir yorum